18 Eylül 2019 Çarşamba

Eski Çağlardaki Göçlerle İstanbul


İnsanlar tarih öncesi çağlardan beri göç halindeydi. Afrika’da gelişen insan ırkından ilk olarak Afrika kıtasından dışarı çıkan insan ise Homo Erectus’tur. Homo Erectus fosilleri Kenya, Çin, Etiyopya, Endonezya, Vietnam, Gürcistan, Macaristan, Türkiye gibi yerlerde görülmektedir. Türkiye’de Denizli ilimizde bulunan ve “Denizli Adamı” denen insan kemiği Homo Erectus’a ait olup günümüzden önce 1.1 milyon yılına tarihlenmektedir. Neanderthal ile göçler devam etmektedir. Neanderthal insan Avrupa, Asya ve Ortadoğu’da görülmüştür. Sapiens ile birlikte ise yayılım çok geniş coğrafyalara ilerlemiştir. Ve hala devam etmektedir.

Eski kaynaklarda Türkiye’nin ilk insanların yaptığı göç yolunda görülmemekteydi. Çünkü henüz buluntular çıkarılmamıştı. Denizli gibi yerlerde bulunanlar sayesinde Türkiye’nin de bu göçün bir parçası olduğu anlaşılmıştır. Tarih öncesi dönem alet yapan ilk insandan (Homo Habilis) yazının bulunuşuna kadar olan dönemi kapsamaktadır. Ama kültürlere göre tarihlerde artı veya eksi değer olmaktadır.

Tarih öncesi göçler hakkında bilgi vermeye geçmeden önce aşağıda tarihlendirmeleri görmektesiniz:

Paleolitik Dönem - Yaklaşık MÖ 3.200000 - 12.000 
Alt Paleolitik - Orta Paleolitik - Üst Paleolitik 
Epipaleolitik Dönem - MÖ 12000 - 10000 
Neolitik - MÖ 10000 - 5000 
Çanak Çömleksiz Neolitik - MÖ 10000 - 7000
Çanak Çömlekli Neolitik - MÖ 7000 - 5000 
Kalkolitik - MÖ 5000 - 3000  
Tunç Çağı - MÖ 3000 - 1200 
İlk Tunç Çağı - MÖ 3000 - 2000
Orta Tunç Çağı - MÖ 2000 - 1750
Geç Tunç Çağı - MÖ 1750 – 1200 
Türkiye’de Paleolitik ve Epipaleolitik dönemlere tarihlenen birçok yerleşme bulunmaktadır. Karain, Öküzini, Yarımburgaz ve Hallan Çemi gibi alanlar en çok bilinen yerleşmelerdendir. Ben İstanbul’da olan Yarımburgaz’dan bahsedeceğim. Küçükçekmece Gölü’nün kuzeyinde bulunan yerleşim alanında 1960 – 1990 yılları arasında aralıklı olarak kazı çalışmaları yapılmıştır. Yarımburgaz yaklaşık olarak günümüzden 400.000 yıl öncesine tarihlenmektedir. En eski buluntular Alt Paleolitik döneme ait olup o dönemde Epipaleolitik döneme kadar bir boşluk görülmektedir. Su seviyesinde yaşanan yükselmelerden dolayı insanların bu mağaradan göç ettiği düşünülüyor. Çünkü mağara bir süre boyunca sular altında kalmış ve böylece insanlar yerleşim yapamamıştı. Suların çekilmesinden sonra tekrar yerleşimler olmuştur. Kalkolitik dönem de dahil olmak üzere aralıklı kullanımlar olmuştur. Yarımburgaz’ın etrafı şu an tellerle çevrili olmuş olsa da çok tahribata uğramıştır. Gerek film çekimler gerekse telleri aşıp giren insanların orayı kullanmasından oluşan tahribatlar bulunmaktadır.

Neolitik döneme gelindiğinde MÖ 7000 yıllarında “Bereketli Hilal” bölgesinden bir göç hareketinin başladığı düşünülmektedir. Bereketli Hilal diye adlandırılan bölge şu anki adlarıyla doğuda Zagros Dağlarını, batıda Suriye topraklarını, güneyde Filistin’in güneyini ve kuzeyde Güneydoğu Anadolu’yu kapsayan, Dicle ve Fırat’ı da içinde bulunduran hilal biçiminde bir alandır. Bu bölge tarımın bulunduğu bölge olduğu için ismine “Bereketli” kısmı da eklenmiştir. Buradaki çiftçi insanlar MÖ 7000’de göç etmeye başlamadan önce yaklaşık üç bin yıl kadar bulundukları alanda bir köy yaşantısındaydılar. Gerek iklimsel gerek besin sorunlarından göç etmeye başlamış olabilirlerdi. Göçe başlayan insanlar kendileriyle birlikte kültürlerini de göçle götürüyorlardı. İstanbul bu göç yolunda önemli bir yere sahiptir.

İstanbul ve çevresinde bulunan bazı Neolitik yerleşmeleri aşağıdaki haritada görmektesiniz:



Ben size Fikirtepe, Pendik, Beşiktaş ve Yenikapı yerleşimlerinden bahsedeceğim.

Fikirtepe MÖ 6500 – 5800 yıllarına tarihlenen bir Neolitik yerleşme bulunmaktaydı. “Fikirtepe Kültürü” diye adlandırılmaktadır. Fikirtepe yerleşimindeki yapılar Anadolu’dakilerden biraz farklı olsa da çanak çömlekleri İç Anadolu’daki çağdaşlarıyla yakın bir benzerlik taşıyordu. Yapılar gerek suya yakınlıkları nedeniyle gerekse kullanılabilecek madde nedeniyle değişiklik göstermiş olabilir. Aynı zamanda ölüleri ise hocker (cenin) pozisyonunda gömüldüğü ve yanında hediyeler olduğu görülmektedir. Bu da Anadolu ile benzeşen başka bir özelliktir.


Prof. Dr. Mehmet Özdoğan Fikirtepe için “Fikirtepe’nin öneminin; ilk örnekleri Anadolu’da ortaya çıkan tarımcı topluluk kültürünü batıya taşımasında öncü olarak görür. Avrupa tarım toplumu açısından en çok tartışılan konulardan biri olan, Neolitik kültür göç yolu ile mi yoksa ticaret yolu ile mi Avrupa’ya taşındığının anlaşılması yönündedir. Fikirtepe bu sürecin göç yolu ile olduğunu gösteren en önemli örneklerden biridir.” demiştir.

Fikirtepe’ye sonraki dönemlerde Fenikelilerin göç ettiği de bilinmektedir. Ona ilerde değineceğim.


Pendik MÖ 6400 yıllarına tarihlenmektedir. Pendik kazısı göç ile gelen tarım topluluklarının geldikleri yerde bulunan balıkçı – avcı toplulukla nasıl yaşadığı hakkında düşünülen soruların bazılarına cevap vermiş olmaktadır. Tarım toplulukları Pendik’e geldiğinde orada bulunan balıkçı bir topluluk bulunmaktaydı. Yerleşimde Fikirtepe benzeri yapılar bulunmaktaydı. Bu yapılar dallarla yapılmış basit, yuvarlak kulübelerdi. Kazılar devam ettikçe başka tarzlarda yapılar bulunmaktaydı. Taş döşeli tabanlara sahip yapılar ve dörtgen kerpiç depo alanlarına sahip bu yapılar Anadolu kültüründe gözüken yapı tipiydi. Aynı zamanda ölü gömmelerinde farklılık görünmektedir. Anadolu kültürüne ait olan hocker pozisyonunda gömüler ile başka gömü çeşitleri bulunmaktadır. Pendik’in Anadolu kültürünün Avrupa’ya giden yolunda olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bizans döneminde de kullanılan yerleşim bu dönemde yapılan çalışmalardan dolayı tahribata uğramıştır.


Neolitik Dönemleri MÖ 6500lere Tarihlenen Beşiktaş’ta Neolitik Dönem dışında Son Tunç Çağı’na ait mezarlar da dikkat çekmektedir. İstanbul’da bulunan Neolitik dönem yerleşmeleri olsa da hala tarihsel olarak birtakım boşluklar bulunmaktadır. Beşiktaş’taki çalışmalardan sonra bu boşluklarda kapanmalar olacaktır. Ve bulunan yuvarlak yapılar İstanbul’un yakınındaki başka Neolitik yerleşmelerde de görülmektedir. Beşiktaş’ın da göç yolunda bulunduğu görülmektedir.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Zeynep Kızıltan bu mezarlar içi “Bu mezarların bazılarının içinde ölü hediyesi olarak taş balta, bronz ok ucu veya alet ile pişmiş toprak kaplar bulundu. Erken Demir Çağı’na (MÖ 1200-800) tarihlendirilen mezarlar belgeleniyor. Ayrıca üç iskeletten oluşan toplu bir mezar da açığa çıkarıldı. Bu tür mezarlar, Karadeniz Bölgesi’nde göç dalgasıyla gelen insanlara ait mezar tipidir.” demiştir. Kuzey Karadeniz’de bulunan topluluklar o dönemki savaşlar ve iklimsel nedenlerden dolayı Batı Anadolu’ya doğru göç etmişlerdir.


Yenikapı ise yaklaşık olarak MÖ 6000 yıllarına tarihlenmektedir. Yenikapı’da Neolitik döneme ait mimari, küçük buluntular ve mezarlar görülmüştür. Küçük buluntuları Fikirtepe ve Yarımburgaz buluntularıyla benzerlik göstermektedir. Ayrıca 1000 taneye yakın Neolitik döneme tarihlenen ayak izi bulunmuştur. Bu insanlar avcı – toplayıcılarmış ama sonrada bulunan buğday benzeri buluntular tarımın da buraya geldiğinin kanıtı olmuştur. Mimarilerinde dal örgü kullanmışlardır. Üç tür ölü gömme şekli görülmüştür: Hocker (Cenin), Kremasyon (Yakarak gömme) ve ahşap üzerine yatırılmış ve yine üzeri ahşapla kapatılmış mezarlar bulunmuştur. Kremasyon mezar Anadolu’da nadir görülmekle beraber hocker mezarlar Anadolu kültürünün bir parçasıdır. 

Prof Dr. Mehmet Özdoğan'ın tarih öncesi göçler için hazırladığı haritalar:





Peki olduğu düşünülen Avrupa’ya göçün kanıtları arasında neler vardır?

Doğu Avrupa’da görülen çanak çömleklerin Anadolu’dakilerle benzerlik göstermesi kanıtlardan biridir. Hammadde gibi bazı konularda değişiklikler olması normaldir. Ama süsleniş, çanakların biçimi konularında büyük benzerlikler taşımaktadır. Yapıların yapı malzemeleri dışında yapış şeklinde bazı benzerlikler görülmektedir. Aynı zamanda ölü gömme şekillerinde olan değişimler ortadadır. Hocker şeklinin kullanımı da göçün kanıtları arasında sayılabilir.

Kentin çekirdeğini oluşturan ilk yerleşmeler, MÖ 8-7. yüzyılda bugünkü Yunanistan’ın kuzeyinden göç eden Megaralılar tarafından burada kurulmuştu. MÖ 9. yüzyıldan başlayarak Kıta Yunanistan’da kıtlık ve yoksullukla beraber nüfus artışı baş gösterince insanlar toplu halde yeni yerleşimler kurmak için göç etmeye başlamışlardı. Megaralılar gelmeden önce İstanbul çevresinde Troya’nın da yıkılmasında etkili olan Trak kabilelerinden Tinler ve Bitinyalılar yaşıyorlardı. MÖ 1000 yıllarında Fikirtepe’ye gelen Fenikeliler’in koydukları isimden kaynaklanarak Khalkedon adını aldıkları düşünülmektedir. Fenikeliler buraya ticaret için geldiği ve bir süre burada bulunduklarına dair bir tez bulunmaktadır. Bu kelimenin Fenike dilindeki Halkedeon “Yeni Şehir” kelimesinden türediği düşünülmektedir. Burada ticaret kolonileri kurdukları ve çanak çömlek konusunda ustalaştıkları düşünülmektedir. Khalkedon’a Körler Ülkesi denmekteydi. Bunun sebebi daha sonra karşılarında kurulacak olan Doğu Roma İmparatorluğu’nun zeminlerini sağlayan kişiler Khalkedonluların neden karşı tarafı seçtiklerini, kendi bulundukları tarafın daha iyi olduğunu bundan dolayı sebeplerini anlamadıklarından “Körler Ülkesi” diye seslenmeye başlamışlardır. Tarihçi Arnold J. Toynbee’ye göre Megaralıların Kadıköy’ü seçme sebebi tarıma elverişli olmasıydı. Çünkü Megaralıların kendi yerlerinden göç etme nedeni olarak toprak yoksunluğunu düşünmüştür. Bu yüzden Megaralıların Kadıköy’ü verimli topraklarından dolayı seçtiğini düşünmektedir.

Roma İmparatorluğu MÖ 1. yy da kurulmuştur. Ve İtalya’dan gelen Etrüsk ve Latin kökenliler

Tarafından kurulduğu bilinmektedir. Roma İmparatorluğu’nu sonlandıran olaylardan biri de Kavimler Göçü olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun hem iç karışıklarla hem de dıştan gelen saldırılarla uğraştığı dönemde Asya’dan gelen Hunların olduğu Kavimler Göçü de üzerine eklenince Roma artık kendini koruyamayacak seviyeye gelmişti. Ordusu zayıflamıştı. Maddi koşullardan da sorunlar yaşamışlardı. Orduya verecekleri paralar için halka daha fazla vergi almaya başlamıştı. Bu sorunlar üstüne Kavimler Göçü, Sasaniler, güneyden gelen vandallar, Germenler derken Roma İmparatorluğu daha fazla ayakta duramamıştır.

İstanbul tarih öncesi çağlardan itibaren göçlerin yaşandığı yerlerden biri olmuştur. İki kıta arasındaki eksiklikleri tamamlamıştır. Kazılarla birlikte daha fazla bulguyla İstanbul’un tarih öncesi göçlerdeki yeri daha iyi anlaşılmaya ve aktarılmaya devam edecektir.