Bioarkeoloji Nedir?
Bioarkeojinin Tanımı
Bioarkeoloji, insanın biyolojik kalıntılarını arkeolojik bağlamda inceleyen bir yaklaşımdır. Paleoosteoloji ya da Osteoarkeoloji isimleriyle de tanındığı ülkeler bulunmaktadır. Bioarkeoloji ismi, “biyoloji” ve “arkeoloji” kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Bu araştırmalarda özellikle yararlanılan kaynaklar insana bağlıdır. Bu kaynaklar nelerdir; insan kemikleri, dişleri, dışkısı vb. Bioarkeolojinin kullanımı özellikle insanı ve çevresini anlamlandırmak için kullanılmaktadır. Bioarkeoloji bu bağlamda insan hakkında sorulabilecek birçok sorunun cevabına yaklaştırıyor diyebiliriz.
Bioarkeolog
Bioarkeoloji ile ilgili çeşitli araştırmaları yapan ve geçmişte yaşamış olan insanlar hakkında bilgiler sunan kişilere bioarkeolog denmektedir. Bir bioarkeolog aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
- İnsan kemiklerini tanıyabilmeli ve ayırabilmelidir.
- Bioarkeolojik çalışmalarda kullanılabilecek analiz yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
- Analizlerin ortaya koymuş olduğu sonuçları yorumlayabilmelidir.
- Araştırmada çıkan sonuçları raporlayabilmeli ve gerekli durumlarda yayına hazırlayabilmelidir.
Bioarkeolojinin Tarihi
Bioarkeolojinin tarihi Fiziksel Antropoloji ve Osteoarkeoloji tarihi ile beraber anılmaktadır. Fiziksel Antropoloji ile alakalı ilk yazılı eser 18. yüzyılda verilmiştir. Bioarkeoloji ise 1971 yılında İngiliz Arkeolog Graham Clark'ın Zooarkeoloji bilimine karşılık biyolojik insan araştırmaları yapan bir bilim tanımlamak istemesiyle yer edindi. (Knüsel, 2010) Kendisi paleoekonomi alanında çalışmaktadır ve bazı tanımlamalara ihtiyaç duymuştur. Bu daha çok yaklaşımın bir isim kazanmasını sağlamış fakat ayrıntılı bir açıklama sunmamıştır. Bioarkeolojinin yeniden tanımlanması ve farklılık kazanması ise 1977 yılında Antropolog Jane Ellen Buikstra sayesinde olmuştur. 1980lerden itibaren yayılmaya başlamıştır. Amerikalı iki Antropolog Clark Spencer Larsen ve George J. Armelagos ile arkeolojik alanlarda daha fazla yer edindi. Türkiye'de insan kemiklerine ilişkin çalışmalar 20. yüzyılda başlamıştır. Fiziksle Antropoloji adı altındaki bu çalışmalar özellikle protohistorik dönem kazılarda kullanılmıştır. Bioarkeoloji adı altındaki çalışmalar ise 21. yüzyıl başından itibaren ağırlık kazanmıştır. Günümüzde Türkiye’de de bioarkeolojik çalışmalar önem kazanmıştır.
Bioarkeoloji Ne İçin Kullanılır?
Bioarkeolojik Araştırmaların Amacı
Her bilim ve yaklaşımda olduğu gibi bioarkeolojide de belli bir amaç doğrultusunda araştırmalar yapılmaktadır. Bu amaçları şu şekilde sıralayabilirim:
- İnsan biyolojik kalıntılarına farklı yaklaşımlar sunmak.
- İnsan üzerine yapılan araştırmaları arkeolojik bağlamda sunmak.
- Biyolojik insan kalıntılarını; beslenme, sağlık, sosyal hayat vb. konularda kaynak olarak kullanmak.
Bioarkeolojik Araştırmanın Sonuçları
Bioarkeolojinin kullanımında elde edilen birçok sonuç bulunmaktadır. Bu sonuçlar geçmiş insanının biyolojik, sosyal ve kültürel yapıları hakkında bilgi vermektedir. Sonuçlar ile yapılan diğer arkeolojik çalışmalar ile birleştirildiği zaman daha kapsamlı yaklaşımlar ortaya konabilir. Bioarkeolojinin sunmuş olduğu sonuçlardan sadece bir kısmı hakkında bilgi vereceğim.
1. Köken
Köken kavramı, günümüzde kullanılan “ırk” kavramı ile karıştırmamalıdır. Burada bireyin veya atasının kökeni hakkında bilgi edinmek amaçlanmaktadır. Belirlenen köken bilgileri ile bireylerin veya toplulukların yapmış olduğu göçler, yerleşimin nüfusu vb. konular hakkında çeşitli fikirlerin ortaya konmasını sağlar. Bu durumda köken araştırmasının yerleşim alanının demografik koşullarını anlamamızı sağlayacağını belirtebiliriz.
2. Yaş ve Cinsiyet
Bioarkeolojinin özellikle en çok kullanıldığı alanlardan ikisi yaş ve cinsiyettir. Bu topluluklardaki yaş ve cinsiyet dağılımı hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Yaş ve cinsiyet yerleşimdeki demografik koşulların incelenmesinde önemli bir adımdır. Ayrıca ölüm yaşlarının bağlantıları ve ölüme sebep olabilecek farklı olasılıkları da görmemizi sağlar.
3. Sağlık ve Hastalıklar
Bioarkeoloji bireylerin sağlık durumu ve geçirdiği hastalıklar hakkında bilgi edinmemizi sağlar. Topluluğu etkileyebilecek bir hastalık ya da salgının olma durumunu anlamamızı sağlar. Böylece yerleşimdeki hayatı etkileyen sağlık unsurları ve ölüm nedenleri hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Araştırma, sadece fiziksel hastalıklar için değil psikolojik stres gibi rahatsızlıklar için de kullanılabilmektedir. Stres, yaşa ve sosyal – çevresel koşullara göre değişebilmektedir. (Larsen, 1997) Bireylerdeki psikolojik stres izlerinin bilinmesinin yararı nedir? Topluluktaki stres seviyesi ve olası nedenleri hakkında çeşitli fikirlerin ortaya konulmasını sağlar. Stres sosyal veya doğal sebeplerden olabilir. Stres oranına ve izlerine bakarak nedeni hakkında çıkarım yapabilmek mümkündür.
4. Görünüm
Bioarkeolojik çalışmalar bireylerin kalıtımsal görüntüleri hakkında bilgi vermektedir. Özellikle gelişen teknoloji ile birlikte bu çalışmalar üç boyutlu tasarımlar ile canlanabilmektedir. Görünüm üzerine yapılan araştırmalar geçmiş insanlarının sahip olduğu görünüş hakkında bize bilgi verirken evrimsel sürecin daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olabilir. Ayrıca geçmiş insana ait görünümlerin üç boyutlu olarak insanlara sunulması çalışmalara olan ilgiyi artırabilir.
5. Diyet
Bir birey veya topluluk hakkında en iyi bilgiyi beslenmesi vermektedir. Tercih edilen besinler nelerdi? Protein ağırlıklı mı yoksa karbonhidrat ağırlıklı mı besleniyorlardı? Bu durum farklı şekillerde oluşan diyetleri görmemizi sağlayacaktır. Diyet araştırmalarında en iyi bilgi kaynağı koprolit ve çamurlu alan örnekleridir. Bu iki örnek tipi besinlere ait kalıntıların korunmasını ve daha sağlam bir şekilde günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bir insanın beslenmesi hakkında elde edilen bilgi bize yaşadığı çevresel koşullar ve sosyo-kültürel yaşamı hakkında da bilgi verir.
6. Yaralanmalar
Fiziksel aktiviteler her zaman insan yaşamının bir parçası olmuştur ve doğal olarak bu aktiviteler sonucunda bazı yaralanmalar yaşanabilmektedir. Bu yaralanmaların araştırması bioarkeoloji ile yapılabilmektedir. Araştırmalar ile bireyin neden ve nasıl yaralandığı hakkında bilgi sahibi olabilmektedir. Bu durum bireyin ölüm sebebi, yaşam koşulları ve hatta fauna olmak üzere farklı konularda fikir yürütmemizi sağlamaktadır. Yaralanma izine bakarak bir alet mi vahşi hayvan mı ya da farklı bir şey mi olduğunu anlama olanağı da bulunmaktadır.
Bioarkeoloji Nasıl Yapılır?
Bioarkeoloji Modeli
Biorkeoloji modeli yukarıda bahsetmiş olduğumuz sonuç seçeneklerine göre birbirine bağlı üç noktadan oluşmaktadır; Arkeoloji, Biyoloji ve Sosyal Teori. Bunların üçü birbirini etkiler ve doğrudan bioarkeoloji ile bağlantılıdır. Bioarkeoloji ile bağlantıları nelerdir?
- Arkeoloji: Radyometrik tarihlendirme, mezar tipolojisi, sanat, ikonografi vb.
- Biyoloji: Demografi, diyet, hastalık, günlük yaşam, biyolojik farklılık vb.
- Sosyal Teori: Çevre, ekonomi, göçerlik, kimlik, hiyerarşi vb.
Bioarkeolojik Araştırma ve Analiz Yöntemleri
Bioarkeolojik çalışmalarda kullanılan birçok araştırma ve analiz yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemler araştırmanın amacına ve istenilen sonuca göre değişkenlik göstermektedir. Bioarkeolojik araştırma ve analiz yöntemlerinden bazıları hakkında bilgi vereceğim.
1. Arkeolojik Kazı
Geçmiş dönemde yaşamış birey ve topluluklara yönelik her çalışmanın başlangıcında arkeolojik kazı ve diğer araştırma yöntemleri bulunmaktadır. Bioarkeolojik çalışmalar için de bu durum geçerlidir. Bioarkeolojinin temelini oluşturan biyolojik insan kalıntıları arkeolojik kazılardan elde edilmektedir. Bu yüzden bir bioarkeolojik çalışmanın ilk aşamasını oluşturuyor diyebiliriz. Arkeolojik kazılarda elde edilen biyolojik insan kalıntılarının örnek olarak alınması hassasiyet gerektiren bir eylemdir.
2. Kemik ve Diş İncelemeleri
Kemik ve diş incelemeleri birçok farklı şekilde yapılabilmektedir. Bazen mikroskobik çalışmalar da gerektirebilmektedir. Kemik üzerinde yüzeysel çalışmalar ile yaralanmalar, kemik enfeksiyonları vb. konularda bilgi verebilir. Diş üzerinde yapılan çalışmalar diyet, diş rahatsızlıklar vb. konularda bilgi verebilir. Bununla beraber psikolojik stres de kemik ve dişler aracılığıyla fark edilebilmektedir. Psikolojik stres, bireyin göz çukurlarında travmaya ve dişlerinde deformasyona yol açabilmektedir.(Larsen, 1997) Stresli bireylerin dişlerini sıkması veya birbirine sürtmesi buna sebep olmaktadır.
3. İzotop Analizleri
http://www.poweredbyosteons.org/
Tam adı İzotop Oranı Kütle Spektrometresi’dir. İzotop analizinin sonuçları hangi izotop üzerine çalışma yapıldığına göre değişiklik göstermektedir. İzotop analizi diyet, tarih, sağlık, çevresel yapı vb. konularda bilgi verilmektedir. Bu analiz yöntemi nasıl yapılmaktadır? İzotop, proton sayıları benzerlik gösteren elementler verilen addır. İkiye ayrılmaktadırlar; Duraylı (Kararlı) ve Radyoaktif İzotoplar. Çevresel koşullar hakkında bilgi edinmek için genelde duraylı izotoplarda analiz yapılmaktadır. Bu analiz yöntemleri için insana ait biyolojik kalıntıdan ufak bir parçanın kullanımı yeterli olmaktadır.(http://www.poweredbyosteons.org/) Radyoaktif izotop analizi için karbon tarihlendirmesi yöntemini örnek verebiliriz. İzotop analizi yönteminin kullanıldığı iki durumdan (duraylı ve radyoaktif izotop ) bahsedeceğim.
İklim ve Çevre
İzotop analizleri insanların bulunduğu çevresel koşullar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. İnsan biyolojik kalıntılarında bulunan Nitrojen, Karbon vb. elementler sayesinde bu sonuçlar elde edilmektedir. Çevrede bulunan fauna ve dönemin iklim koşulları ile yapılan etkileşim çeşitli elementlerin insan vücudunda yer edinmesini sağlar.(Ambrose veKrigbaum, 2003) Bu elementler izotop analizleri ile ölçülebilir bir değer haline gelir. Sayı ve özelliklerine göre insanın yaşadığı iklimin ve buna bağlı olarak oluşan çevresel koşulların anlamlandırılmasını sağlar.
Analizler ile insanın yaşam koşullarının tanımlanması ve bu yaşam koşullarına bağlı olarak insanın yaşamış olduğu biyolojik veya sosyal değişikliklerin yorumlanması sağlanmıştır. Bu analiz yöntemleri hayvan kalıntıları için de uygulanmakta ve hayvanların yaşamı hakkında da bilgi sunmaktadır.
Strontium
Strontium kimyasal bir element ve bundan dolayı da radyoaktif bir izotoptur. Birçok çevresel unsurda farklı koşullarda yer alır. Özellikle prehistorik insanın göç durumunu anlamak için kullanılabilmektedir. Strontium önceden jeolojik çalışmalarda kullanılırdı. Daha sonradan insan yerleşimi ve temiz (içilebilir) su kullanımı hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Su kaynaklarında bulunan strontium miktarı da çeşitlerine göre değişiklik göstermektedir. Göç eden insanların kemiklerinin farklı noktalarında farklı strontium miktarı ile karşılaşmak mümkündür. Bu yüzden farklı noktalardan alınan kemik ve diş örnekleri karşılaştırılabilir. Bununla beraber aynı yerleşimde yer alan insanlarda strontium oranı değişkenlik gösterebilir. Değişkenlikler; yaşa, cinsiyete ve yerleşim alanından çıkış sıklığına bağlı olabilir.(Bentley, 2003)
4. Patolojik Yöntemler
Patoloji, hastalıkları araştıran bilim olarak bilinmektedir. Arkeolojik kazılarda bulunan biyolojik kalıntılar aracılığıyla yapılan hastalık araştırmaları ise Paleopatoloji adı altında yapılmaktadır. Bu araştırmada biyolojik kalıntılardan alınan örnekler mikroskobik olarak incelenip çeşitli analizlere konu olur. Böylece bireyde yer alan hastalıklar ortaya çıkar. Sadece insanlara için değil, hayvanlar için de paleopatolojik araştırmalar yapılmaktadır. Yapılan tüm paleopatalojik araştırmalar geçmişte yaşanmış olan hastalıklar hakkında bilgi verir ve bu bilgilerin gelecekte karşılaşılabilecek hastalıklara karşı kullanılmasını sağlar. Popüler paleopatolojik çalışmalardan bazıları; Kara veba, tüberküloz ve frengidir.
5. Antik DNA
Antik DNA (aDNA) canlıların moleküler tarihini araştırmak için kullanılan bir yöntemdir. Evrim ve filogenetik ilişkiler, kimliklendirme, soy ve akrabalık ilişkileri, cinsiyet tayinleri, hastalıkların kökeni ve yayılımı, soyu tükenmiş canlıların biyolojik özellikleri ve canlıların göç yollarının belirlenmesi Antik DNA’nın başlıca çalışma konularıdır.(Akbaba, 2017) Bu araştırmalar için insana ait moleküler özelliklerin belirlenmesini sağlayacak kalıntılara gerek duyulmaktadır. Antik DNA çalışmalarında sonuç elde edilmesini sağlayan bazı moleküler buluntu tipleri; otozomal DNA, cinsiyet kromozomları, amelogenin (AMELX and AMELY), mitokondrial DNA, kroloplast, SRY (sex-determining region Y), STS (steroid sulfatase) vb.
Antik DNA araştırmaları sırasında gerek kazı alanı gerekse laboratuvar çalışmalarında DNA’nın korunmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kazı alanında DNA örneklerini içeren buluntular ilgili alanda çalışan ve koruma yöntemlerini bilen kişiler tarafından alınmalıdır. Antik DNA çalışmaları insanlarla sınırlı değildir ve hayvan ya da bitkiler için de yapılabilmektedir. Bu da dönemin fauna ve florasını tanımak, evrim sürecini anlamak, soyu tükenmiş olanların belirlemek gibi sonuçların ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Çatalhöyük’teki Bioarkeolojik Çalışmalar
Konya şehrinde yer alan Çatalhöyük arkeolojik kazısı biyoarkeolojik çalışmalar konusunda verilebilecek güzel örneklerden biridir. Bu biyoarkeolojik çalışmaların sonuçlarından bazıları şu şekildedir:
- Doğum oranı: Çocuklara bağlı kalıntılardan ölçülmüştür.
- Karbonhidrat Tüketimi: Karbon izotop oranları ölçülmüştür.
- Protein Tüketimi: Nitrojen izotop oranları ölçülmüştür.
- Hanedeki Yabancılar: Hane içerisinde bulunan ve akraba olmayan bireyler hakkında yapılan çalışmadır. Karbon ve nitrojen izotop analizi ile dental uyum çalışmaları yapılmıştır.
- Göçerlik ve İş Yükü: Yetişkinlerde ve çocuklarda yapılan bir çalışmadır. Uzun kemiklerde yapılan analizlerden anlaşılmıştır.
- Psikolojik Stres: Dişlerde oluşan deformasyonlardan anlaşılmıştır.
- Hastalıklar: Paleopatolojik yöntemler sonucu çeşitli hastalıklar belirlenmiştir. Ayrıca kemik ve ağız – diş incelemelerinde de enfeksiyonlar görülmüştür.
Çatalhöyük’te yapılan biyoarkeolojik çalışmalar ile yerleşimdeki demografik unsurlar hakkında bilgi edinilmiştir. Yapılan göçler, yerleşime gelen farklı insanlar ve bu insanların yerel topluluk ile olan bağlantısının yorumlanmasında yardımcı olmuştur.