Troia Coğrafyası
M. Korfmann 1982 - 87 yılları arasında Beşiktepe yöresinde ve 1988’den itibaren Troia’da yürüttüğü arkeolojik araştırmalarında çevrenin yüzey şekillerindeki olası değişiklikleri göz önünde bulundurmuştur.
Troia, Anadolu’nun kuzeybatısında, Ege ve Marmara denizleri arasında batıya uzanan geniş bir yarımadanın köşesinde bulunmaktadır. Bu yarımada eski jeolojik çağlara ait kristalin bir temel üzerinde gelişmiştir. Bunun üzerine eklenen sonraki çağlara (Mezozoik ve Tersier) ait çeşitli sedimanter ve volkanik birimler ise daha yakın jeolojik çağlardaki (Neojen) gelişmelere temel olmuştur. Troia, en genç jeolojik birimlerin en yeni yerkabuğu hareketleri ile parçalanması sonucunda oluşan alçak bir plato sırtının batı ucunda bulunmaktadır. Bu nedenle Troia çevresindeki alüvyonların kaynağı, uzun jeolojik çağlar boyunca tekrar tekrar yükseklerden aşınıp çukur alanlarda biriken sediman kayalardır ve alüvyonların çok büyük bir bölümü ince kumludur. Bu özellik, sedimantasyon ortamlarındaki morfo-dinamik etkilerin ve farklı ortamların ayırt edilebilmesini zorlaştırmıştır. Troia projesi kapsamında çeşitli yöntemlerle sürdürülen çevresel araştırmalardan bilgilerin sınırlı kalmasına neden olmuştur. Bunlara örnek; jeofizik araştırmaları, polen analizleri, makro ve mikro denizel organizmalar, tarihlendirme yöntemleri - keramik üzerinde yapılan analizler, C14, OSL.

Jeolojik Gelişimi
Troia çevresi günümüzdeki görünümünü 2 aşamada gerçekleşen gelişmeler sonucunda almıştır. İlk aşama jeolojik yapının oluşumunu ve gelişimini kapsamaktadır; ikinci aşama ise günümüzün topoğrafyası oluşmuştur. Bu sürecin son safhasında Troas’daki tarih öncesi yerleşim başlamıştır. Çevre ve yüzey yapısının gelişim tarihiyle ilgili bu zaman kesiti arkeolojik açıdan özellikle önemlidir. Biga yarımadası, daha eski metamorf donmuş bir kayaç tabakasının üzerinde yer alan tortul ve volkanik kayaçlardan oluşmaktadır. Neojen’de yükselen sıra dağ silsileleri arasında çukurlar meydana gelmiştir. Troia’nın çevresindeki alçak sırtlar bu dönemde denizin dibinde biriken tortullardan oluşmuştur.
Deniz Seviyesindeki Değişimler
Türkiye, güneyde bulunduğu için Avrupa’dakine benzer bir buzul çağı yaşamamıştır. Kutupların buz tutmasıyla deniz seviyesinin düşmesi sonucunda Akdeniz’in kıyı bölgelerinde ve bu arada Türkiye de değişiklikler olmuştur. Özellikle Troia’nın batısındaki Karamenderes gibi akarsuların döküldüğü yerlerdeki düzlüklerin doğal yapısında önemli jeomorfolojik değişiklikler gerçekleşmiştir.
Son buzul çağının bitiminde, yaklaşık 20.000 - 18.000 yıl önce, deniz seviyesi şimdikinden 100 metre daha aşağıdaydı. Bu bağlamda Marmara denizi ve Karadeniz de birer göldü. Çanakkale ve İstanbul Boğazları birer akarsu vadisiydi ve Karamenderes bugünkü Çanakkale Boğazı’nın yerinde bulunan ana ırmağın bir koluydu. Troia çevresindeki ovada yapılan sondajlarla belirlenen kum ve çakıl katmanları, o dönemin yeryüzü seviyesinin yaklaşık 30 - 40 m daha aşağıda olduğunu göstermiştir.
Bundan sonraki buzul arası devirde (Holosen) deniz seviyesi, kutuplardaki buzulların erimesine bağlı olarak sürekli yükselmiştir. Yaklaşık 10.000 yıl önce deniz, güneye doğru şimdiki Karamenderes’in ağzına kadar uzanıyordu. Bu dönemde Karamenderes’in körfeze tortu sürüklemiş olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Körfez kıyı çizgisi deniz seviyesinin yükselmesinin ve alüvyal tortu sürüklenmesinin ortak etkisi sonucunda sürekli değişime uğramıştır. M.Ö. 5000 yılına kadar düzenli yükselen deniz seviyesinin sonucu kıyı çizgisi güneye kaymıştır.
Deniz seviyesi günümüzdeki seviyesine yaklaşık olarak M.Ö. 4000’lerde ulaşmıştır. Bu zaman içinde kıyı, tortu çökmesi sonucunda değişime uğraşmış ve buna bağlı olarak kuzeye doru uzanmıştır. Sondajlar, o zamanlar Troia’nın güneyinde büyük bataklıklar bulunduğunu göstermektedir.

Yapılan jeolojik araştırmalar deniz seviyesinin son 6000 yıl zarfında değişmiş olduğunu göstermektedir. M. Korfmann yönetimindeki Beşik-Projesi kapsamındaki araştırmalar, deniz seviyesinin 5000-3500 yıl önce 2 m kadar düştüğünü ve sıfır yılına kadar yine bugünkü düzeyine geri döndüğünü ortaya koymuştur. Bu değişikliğe yol açan nedenler bilinmemektedir. Tunç Çağındaki alçalmanın nedeni ise tektonik hareketlere bağlı olabilir. Deniz seviyesindeki bu küçük değişiklikler, Karamenderes ve Dümrek alüvyal ovalarının gelişmesini etkilemiş ve bu da Troialıların Tunç Çağı’ndaki faaliyetlerini yansıtmıştır.
Troia M.Ö 4000 - 2500 yılları arasında bir liman kentiyken M.Ö 1000 - 500 sonrası önü kapanmaya başlıyor.
Kazı Tarihçesi Hakkında
Heinrich Schliemann (1870 - 1890), Wilhelm Dörpfeld (1893 - 1894), Carl W. Blegen (1932 - 1938), Manfred O. Korfmann (1988 - 2005), Ernst Pernicka (2006 - 2012), Rüstem Aslan (2013 )
Anlatacağımız kültürlere göre tabakalanma:
Denizel Troya Kültürü-Liman (İTÇ I - İTÇ 2)
Troya I - M.Ö 2950-2550
Troya II - M.Ö 2550-2250
Troya III - M.Ö 2250-2200/2000
Anadolu Troya Kültürü (İTÇ III - OTÇ geçiş)
Troya IV - M.Ö 2200/2000-1900
Troya V - M.Ö 1900-1700
Yüksek Troya Kültürü
Troya VI - OTÇ -> STÇ M.Ö 1700-1200
Troya VII - STÇ -> Demir Çağı M.Ö 1200-950
Troya VIII - Helenistik çağ M.Ö 700-85
Troya IX - Roma dönemi M.Ö 20-M.S 500
Denizel Troia Kültürü
İlk Tunç Çağı I ve İlk Tunç Çağı II dönemlerini kapsayan kültürdür. Troia için yaklaşık olarak M.Ö 2900 - 2200 / 2000 tarihlerini gösterir. Kültür Marmara Denizi ile Kuzey Ege tarafından sınırlandırılmıştır. Başlangıcından beri surla çevreleniyor. Yapılarda da çevresel özelliklere bağlı olarak taş temel ve kerpiç kullanılıyor. Troia I ve II’de kıyı Troia’nın batısından geçiyor ve kuzey yamaçlara dalgalar vuruyordu.
Anadolu Troiası Kültürü
Troia kronolojisinde İlk Tunç Çağı III - Orta Tunç Geçiş evrelerine denk geliyor. Troia III (Denizel Troia), Troia IV ve Troia V (Anadolu Troia)te deniz seviyesi 2 metre kadar alçalıyor. Böylece alüvyal kıyı ovasının kuzeye doğru yayılmasının beklenenden daha hızlı olduğu düşünülmektedir.
Yüksek Troia Kültürü

Resimde Troia VI evresine ait bir rekonstrüksiyon çalışması var. Troia VI su seviyesinin en çok alçaldığı dönem olup bu dönemde Troia çevresinde su baskını ovası meydana gelmiştir. Dümrek, sırtın kuzey yönünde nispeten büyük bir akarsu biçiminde ve derin bir yatakta akmaktaydı. Strabon 'un tasvirlerine göre o dönemde bugünkü Kumkale ile batıda tarih öncesine tarihlenen Kumtepe arasında uzanıyordu.
Buna göre Troia VI ile Strabon 'un yaşadığı zamanlar arasındaki 1000 yılı aşkın süre zarfında kıyı çizgisindeki değişimin yavaşladığı anlaşılmaktadır.
Bunun nedenini deniz seviyesinin tekrar 2 metre kadar yükselmesinde aramak gerekir, ayrıca Karamenderes’in alüvyonları yakındaki Çanakkale Boğazı’nın akıntılarıyla devamlı açığa sürüklenmiştir. Yavaş değişimin ve son 2000 yılın neredeyse sabit kalan deniz seviyesinin sonucu olarak, sadece bugünkü Kumkale' nin kalan küçük koy görünmektedir.

Uzun yıllar yapılan çalışmalar ve edinilen deneyim sonucunda paleocoğrafya rekonstrüksiyonları için en uygun ve güvenilir yöntemin delgi sondajlarla sağlanan sedimantolojik - statigrafik veriler olduğu anlaşılmıştır.
Bugüne kadar özellikle alüvyon ovasının arazi yapısındaki değişiklikleri belirlemek için 263 sondaj tatbik edilmiş. Böylece Troia ve çevresi, Orta Avrupa dışındaki yerleşim alanlarından en iyi araştırılmış olanları arasında yer almaktadır. Bölgenin değişik evrelere ait paleocoğrafya haritalarının çıkarılması artık mümkün olabilmektedir. Troia milli parkı için arazi kullanım ve bitki örtüsü değişim çalışmaları yapılmaktadır. 1987 ve 2006’dan aldıkları verilere göre CBS ile bu çalışmalar yapılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder